Yüreğine Dokunmak

Birkaç yıl aradan sonra yine Chicago’dayım. Burası kesinlikle dünyanın özel şehirlerinden birisi. Kısa süreliğine dünyaya bu kıtadan bakmak ciddi bir değişiklik oluyor. Birkaç gün geçirdikten sonra gündemi yakalıyorum. Dick Cheney kitap yazmış. Bush dönemine dair anılarını paylaşıyor. Kitabın satışlarından umutlu. Colin Powell ise kanallarda açıklama yaparak kitapta kendisinin ve o dönemki bazı çalışma arkadaşlarının doğru olarak yansıtılmadığını anlatıyor.

İrene kasırgası doğu kıyıları üzerinde ciddi bir hasara neden oluyor. Hatta ilk hesaplamalara göre Amerika Birleşik Devleri’ne verdiği zarar yedi milyar dolar. Binlerce konut günlerce elektriksiz kalıyor. Yollar, evler, dükkanlar kasırgadan ağır hasar görüyor. En çok sorulan soru da Başkan Obama’nın bütün bu hasarın maliyetini hangi bütçeden karşılayacağı.

John Hancock Binası'ndan Şikago manzarası

Dr. Mehmet Öz birçok dergide ya kapakta ya da röportaj veriyor. Kişisel sağlık ve beslenme konusundaki en önemli otorite. Hatta bir dergide Dr. Öz bizim menemenin tarifini bile paylaşıyor. Rahmetli Arman Hoca’yı anıyoruz eşimle. Türkiye’de Arman Kırım bir ekonomi profesörü olarak çok satan yemek kitaplarına imza atmışken, neden Mehmet Öz de böyle bir kitap yazmasın diye düşünüyoruz. Obesite ile savaşan binlerce Amerikalı için Türk mutfağına dayalı yemek tarifleri gerçek bir rehber olacaktır.

Zincir kitap satış mağazaları internet üzerinden kitap satışına yenik düşmüş. Acaba internet üzerinden kitap satışı da de beş yıl sonra e-kitaplara yenik düşer mi diye kendimize sormadan edemiyoruz. Borders iflas ettiğini açıklayarak mağazalarını Eylül sonuna kadar kapatacağını açıklamış. Her zaman gittiğimiz State Street’teki Borders’a gidiyoruz, artık burası saatler geçirdiğimiz eski Borders değil, bir pazar yerini andırıyor daha çok, mağazanın rafları bile satılık. Neyse ki Barnes & Noble hala ayakta, tüm gün sürecek kahve kitap keyfimizi burada yapıyoruz.

Modern Sanatlar Müzesi'nde sağdıç ve nedimeleri ile poz veren çift

Akşam Amerikan kanalları arasında geziniyorum. Oprah’ın eski showları yayında hala. Shaun Cassidy’i ağırladığı programın ortasında açıyorum. Shaun Cassidy 1970’li yıllarda gençlerin ilahı iken zaman içinde müziği bırakıyor ve yapımcı olarak kariyerine devam ediyor. İlk İngilizce popüler şarkımı dördüncü sınıfta öğrendiğimi hatırlıyorum, “I like Chopin”. Shaun Cassidy yılları benim için çok erkenmiş. Oprah, Shaun Cassidy’nin New York’taki  konseri için ilk bileti alan hayranı da çağırmış. O zamanlar genç bir kız olan hayran artık orta yaşlı bir kadın. Shaun Cassidy, davet edilen hayranına bileti ne kadara aldığını soruyor. Bilet 8,5 dolar ancak hayranı bu 8,5 dolarlık bileti alabilmek için çocuk bakmaktan temizlik yapmaya kadar ne kadar çok çalıştığını anlatıyor döneminin pop idolüne. Daha sonra Oprah, hayranı en ön sıraya davet ederek Shaun’un şarkılarına yıllar evvel konserde olduğu gibi ön sıradan eşlik etmesini istiyor. Shaun, hayran, Oprah ve etraftaki herkes bir duygu yoğunluğu içinde. Hep bir ağızdan şarkılara eşlik edilirken Oprah Winfrey’in neden büyük bir talkshowcu olduğunu anlıyorum. Oprah insanın yüreğine dokunuyor.

Tüm duyularım açık, bu şehirde hızla geçen zamana ayak uyduruyorum çünkü İstanbul’a dönmeden önce yapmak istediğim daha çok şey var burada.

Millenium Park'taki Kapoor Heykeli

Louisina mutfağı sunan bir restoranda sergilenen acı biber sosları