O Bir Profesyonel

Tanıdığım üst düzey bir yönetici var.  Aynı şirkette hiç çalışmadık ancak onu iş yaşamında uzaktan izlerim hep. Zaman zaman birlikte ortak kurumsal aktivitelere katıldığımızda dikkatimi çeken bir davranışı vardır. Yöneticisi ayrıldıktan sonraki ilk beş dakika içinde o da aktiviteden ayrılır.

Bu durum başka birçok aktivitede daha tekrarlayınca bunun bir davranış kalıbı olduğunu farketmekte gecikmedim. İlk başlarda dikkatimi çok çekmeyen tesadüfi olduğunu düşündüğüm bu durum, davranışa dair çözümlemeyi yaptıktan sonra ilgimi çekmişti. Yıllardır aynı kurumda bağlılıkla çalışan bu arkadaşım neden böyle davranıyordu? Aslında cevabı basitti o bir ‘profesyoneldi’. Bulunduğu aktiviteden ayrılana dek çok eğlenir gibi gözüken, asla orada bulunmaktan sıkıldığını düşünmeyeceğiniz bu arkadaşım aslında sadece kurumsal bir görevi yerine getirmenin peşindeydi.

Günümüz iş hayatının gerçekleri bizleri iş ortamlarında var olabilmek ve tüm donanımınıza rağmen itilip kakılmamak için ofis politikaları diye bir kavramla tanıştırdı. Birkaç yıl önce elime Casey Hawley’in Barron’s yayınevinden çıkardığı ‘Ofis Politikaları için 100 Taktik’ isimli kitabı geçti.  Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Kitap A’dan Z’ye bir çalışanın iş yerinde yaşayabileceği her tür durum ve karşılabileceği her insan modeliyle başa çıkabilmek için çözüm önerileri üretiyor. Kariyerinizi geliştirmeye yarayacak taktikler verirken yapılmaması gereken hataları da sıralıyor. Kısacası kurumsal kaderinizin kontrolünü elinize almanıza yardımcı oluyor. Nasıl mı? Öncelikle, kendi ofis stratejilerini oluşturacaklara bir öz değerlendirme yapmalarını önererek:

  • Ne kadar saldırgan olmak istiyorsunuz?
  • Nasıl bir kurum kültürünüz var? Muhafazakar? Yeni girişim? Rekabetçi?
  • Kişiliğinize en uygun olan nedir?
  • Değerleriniz ve etik anlayışınız doğrultusunda rahatlıkla yapabilecekleriniz neler?
  • Yaptıklarınızdan kimler etkilenebilir? Riskleriniz nedir? Elde edeceğiniz ödüller neler?

100 Tactics for Office Politics, Casey Hawley. Kitabın Türkçe çevirisi henüz mevcut değil.

Kitapta yer alan bölümler de bu konunun ne kadar ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini ortaya koymaya yetiyor:

  • Her Profesyonelin Atması Gereken 25 Kritik Adım
  • Kariyerinizi Mahvedebilecek Asla Yapmamanız Gereken 25 Şey
  • Patronunuzun Kariyerinizi İlerletmenize Yardım Etmesini Nasıl Sağlarsınız
  • Dünyanın En Kötü Patronunu Nasıl Yönetebilirsiniz
  • Kirli Politika Sanatı: Geri Adım Atmak
  • Gücünüzü Oluşturmak: İlişkilerağı Oluşturmak ve Başarılarınızı Duyurmak
  • Şirketinizdeki Önemli Oyuncular ve Sizin Tarafınızda Olmaları için Yapmanız Gerekenler
  • Yeni İşe Başlamak ya da İşten Ayrılmak: Köprüleri Oluşturmak için Fırsat ya da Felaket
  • Eş Konumdaki Mesai Arkadaşlarınızı ve Elemanlarınızı Sizi Bir Yıldız Yapmaları için Nasıl Yönetirsiniz
  • Başarı için Aksiyon Planınız

Kitabı okuyup bitirdiğimde arkadaşımın başka birçok davranışının daha nedenlerini çözmüştüm. Hatta acaba bu kitabı okudu mu diye düşünmekten alamadım kendimi. Biz uzun süredir karşılaşmıyoruz ama ortak bir dostumuz geçtiğimiz günlerde bir terfi daha aldığını söyledi. Onun yakın bir zamanda daha da tepelerde olacağını düşünüyorum, hatta bundan eminim.

Kişisel olarak kitaptan çok faydalandım. Okuduklarım beni limitlerime dair daha bir haberdar kıldı ama galiba okuduğum ve öğrendiğim herşeye rağmen ben bir ‘amatör’ olarak devam etmek istiyorum çünkü nefes aldığımı böyle hissediyorum:-)

Avustralya'lı sanatçı BJ Price'in Ofis Politikaları isimli eseri

İlgili siteler:

http://www.pandora.com.tr/urun/100-tactics-for-office-politics-2e/198994

http://dawnlennon.wordpress.com/2010/07/26/baffled-by-office-politics-read-a-novel-demystifying-human-motivation/

http://www.bjpriceart.com/

Görseller: Google Images

Koç Ne Zaman Değişir?

Evde dört ayrı kişisel kütüphanede iki bine yakın kitap var. Bu durumun en güzel yanı istediğim an komşu kütüphanelerle kitap alışverişi yapabilmek. Bugün üzerinde çalıştığım bir konu için araştırma yaparken, eşimin kütüphanesinde John Maxwell’in “Developing The Leader Within You” isimli kitabı gözüme çarptı. En ilgimi çeken konulardan birisi olan lider ve yönetici farkını anlatıyor. Ama vaktim kısıtlı olduğu için sadece giriş bölümünü okuyabildim. Ve daha ikinci sayfada çok eğlendim yazarın bir hikayesi ile:

Bir satış toplantısı esnasında, yönetici düşük satış rakamları nedeniyle satış ekibini azarlıyordu. “Düşük performansınızdan ve özürlerinizden artık çok sıkıldım,” dedi. “Eğer bu işi yapamıyorsanız, bu ürünleri satmak için sahip olduğunuz ayrıcalığı elde etmek isteyebilecek bir sürü satışcı var dışarıda.” Daha sonra, işe yeni başlamış olan emekli bir profesyonel futbolcuyu işaret ederek sordu; “Eğer bir futbol takımı kazanamıyorsa, ne olur? Oyuncular değiştirilir, değil mi?” Soru odada birkaç saniye süren bir sessizlik yarattı. Daha sonra eski futbolcu yanıtladı, “Aslında, müdürüm, eğer bütün takım bir sorun yaşıyorsa, genellikle yeni bir koç gelir.”

Kendi kariyerinizi ve iş deneyimlerinizi düşünün. Bazen başarılı göründüğünüz, bazen de hiç beklemediğiniz şekilde başarısız göründüğünüz durumlar olmuştur. Unutmayın ki nasıl bir performans gösterdiğiniz oyun planınızın hangi koçtan geldiği ile ilgili!

Görseller: Google Images

Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu

İki tür kitap okuyucusu vardır. Birincisi bir kitabı bitirince yeni bir kitaba başlayanlar; ikincisi ise aynı anda birçok kitabı okuyanlar. Ben kesinlikle ikinci gruptanım. Hatta aynı anda okuduğum kitapların da konuları birbirinden apayrı olur. Sizlerle son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan birisi olan Eleanor Coerr’in Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu isimli kitabını paylaşmak istiyorum.

……O gün öğleden sonra Chizuko, Sadako’nun ilk ziyaretçisiydi. Arkasında birşey saklıyor ve gizemli bir şekilde de gülümsüyordu. Sadako’ya “Gözlerini kapat.” dedi. Sadako gözlerini sıkıca kapattığı sırada, Chizuko yatağın üstüne birkaç kağıtla birlikte bir makas koyarak, “Şimdi bakabilirsin!” dedi. Sadako gözlerini açtığında kağıtlarla makası yatağının üstünde görünce, “Bunlar da ne böyle?” diye merakla sordu. Chizuko memnun görünüyordu. “İyileşmen için böyle birşey düşündüm.”dedi gururla. Sonra, “Bak şimdi!” diyerek kağıttan büyük bir kare kesti ve kısa sürede kağıdı birçok kere katlayarak bundan güzel bir turna kuşu yapıverdi. Sadako şaşırmıştı. “İyi de, bu kağıttan kuşu beni nasıl iyileştirebilir?” diye sormadan edemedi. Chizuko, “Turna ile ilgili şu eski hikayeyi hatırlamıyor musun yoksa?” diye sordu. “Kuşun bin yıl yaşadığı söylenir ve hasta biri kağıttan bin tane kuş yaparsa, tanrılar onun bir dileğini yerine getirir ve onu tekrar sağlığına kavuştururmuş.”diyerek elinde tuttuğu kuşu Sadako’ya vererek ekledi. “Bu da senin ilk kuşun olsun. Sadako’nun gözleri yaşlarla doldu ”……..

Sadako Sasaki

Kitabın tamamı yukarıdaki satırlar gibi çok etkileyici. Kitabın kahramanı Sadako Sasaki 1943-1955 yılları arasında Japonya’da yaşamış küçük bir kız. ABD Hava Kuvvetleri İkinci Dünya savaşı’nı sona erdirmek amacıyla Hiroshima’ya atom bombası attığında iki yaşında ve Hiroshima’da ailesiyle birlikte yaşıyor. Bomba atıldıktan on yıl sonra, yayılan radyasyonun etkisi ile Japon halkı arasında atom bombası hastalığı olarak anılan lösemiye yakalanıyor. Kitapta bahsedilen turna kuşu efsanesini gerçekleştirmek için hastanede kaldığı süre esnasında kağıttan turna kuşu katlamaya başlıyor. Altı yüz kırk dört Sadako’nun katladığı son turna kuşu oluyor. Sadako’nun ardından arkadaşları kağıttan turna kuşlarını bine tamamlıyorlar ve Sadako bin turna kuşu ile birlikte gömülüyor.

Sadako’nun ölümünden sonra arkadaşları, onun hastanedeyken yazdığı mektuplardan oluşan günlüğünü kitap olarak bastırıyorlar. Kitap Japonya’nın dört bir yanına dağıtılıyor ve tüm Japon halkı Sadako’nun öyküsünü öğreniyor. 1958 yılında Hiroshima Barış Parkı’na Sadako’nun barışı simgeleyen bir anıtı dikiliyor. Sadako granitten bir dağın tepesinde uzanmış elleriyle altından bir turna kuşu tutuyor. Her yıl 6 Ağustos Barış Günü’nde Sadako anısına anıtına binlerce kağıttan turna kuşu bırakılıyor. Anıtta şunlar yazıyor: ”Dünyada barış için bu bizim çağrımız, bu bizim duamız”. Bu dilek her yıl tekrarlanıyor.

Hiroşima'daki Sadako Anıtı

Kitap kadar yazarının öyküsü de ilginç. 1949 yılında Japonya’yı ilk defa ziyaret eden Kanadalı gazeteci ve yazar Eleanor Coerr’in amacı Japon halkıyla savaşın etkileri üzerine söyleşiler yapmak. Bu ilk seyahati onun için bir başlangıç oluyor. Bir yıl kadar bu ülkede bir çiftlikte yaşıyor, Japonca öğreniyor ve ülkenin farklı yerlerine seyahat ediyor. Bu süre zarfında Hiroshima’da gördüğü tek bir atom bombasının yaptığı korkunç tahribat, okuduğu ve dinlediği atom bombasına ait öyküler onu derinden etkiliyor. Altmışlı yılların ortasında Coerr tekrar Japonya’ya gittiğinde Hiroshima’nın yeniden inşa edildiğini görüyor. Şehirdeki Barış Parkı’na Sadako Sasaki’ye adanmış olan bir anıtın dikilmiş olduğu dikkatini çekiyor. Anısına anıt dikilen Sadako isimli bu küçük kızın öyküsünü çok etkileyici buluyor. Sadako’nun arkadaşlarının bastırdığı ve onun bebeğinin ismini verdikleri “Kokeshi” isimli Sadako’nun mektuplarından oluşan günlüğü elde etmek için harekete geçiyor. İkinci dünya savaşı boyunca Hiroshima’da yaşamış bir misyonerle karşılaşana kadar bu günlüğe ulaşamıyor. Coerr yıllar sonra elde ettiği bu günlükten yola çıkarak Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu adlı kitabı yazıyor ve kitap 1977 yılında basılıyor. Kitap, Coerr’e göre atom bombasından iki yüz binden fazla insanın öldüğünü söylemekten çok daha etkili olacaktır. Nitekim öyle oluyor. Kitap dünyada milyonlar satıyor ve baskı üzerine baskı yapıyor.
Bu kitabı okuduğumdan beri Japonya’ya gitmek için artık bir nedenim daha var. Dünyanın bu kötü anı, savaşın bu karanlık yüzünü asla unutmaması için Hiroşima’daki Sadako anısına yapılan barış anıtını görmek… İşte her anıtın, ritüelin ya da sembolün bir öyküsü var. Kimi böylesine etkileyici. Yerkürenin ve insanlığın başka bir atom bombası görmemesi dileğiyle!

Rengarenk kağıttan turna kuşları

Görseller: Google Images