İşbirliği, Hırs ve Sorumluluk = Spelling Bee
Yoğun iş temposu içinde katılacağım eğitim aklıma gelince, bu hafta güzel bir hafta olacak diye düşündüm kendi kendime. Ama eğitim öncesi küçük bir ödev vardı yapmam gereken. Birlikte çalıştığım uluslararası vakfın değerlerini yansıtacak benim için özel olan bir objeyi seçip eğitim günü yanımda götürmem gerekiyordu. Daha birkaç günüm var derken eğitimden önceki akşam hala bu objeyi belirlemediğimi farkedince hafiften telaşlandım. Çalışma odama girip tüm odayı gözden geçirmeye başladım. Cargill’de çalışırken aldığım “Kalite Yöneticisi” plaketim, klasik model arabalardan oluşan küçük araba koleksiyonum, ikizler burcu sembollu zarf açacağım, bir gün scrab book yapar mıyım diye gittiğim tatil gezilerine dair sakladıklarım, vb. Hepsinin özel bir anlamı olsa da bunlardan birisiyle birlikte çalıştığım kurumun değerleri arasında bir ilişki kurmak çok mümkün görünmüyordu. Son zamanlarda okuduğum kitaplar yığınının en üstünde duran Eoin Colfer’in “Artemis Fowl and the Arctic Incident” isimli bilim kurgu kitabı gözüme çarptı. Bu kitap sıradan bir çoksatan bilim kurgu kitabından daha fazlasını ifade ediyordu benim için. Büyük kızım Selin’in okulundaki bir yarışmada kazandığı ödül kitaptı bu. Birdenbire geçen yıl bu kitap için Selin’le birlikte yaptıklarımız aklıma geldi.
Büyük kızımın okuduğu okulda, her yıl beş ve altıncı sınıf öğrencileri, İngilizce lisanını öğrenme sürecinin bir parçası olarak kendi yaş grubu içinde yapılan “Kelime Heceleme Yarışması”na katılırlar. “Spelling Bee Contest” olarak anılan bu yarışmada İngilizce öğretmenleri yıl ortasına kadar işlenen konular ve okunan kitaplardan 250-300 kelimelik bir liste hazırlar ve tüm öğrencilere bu listeyi yarışmadan bir hafta önce verirler. Öğrencilerin bir haftalık çalışma süresi sonunda önce her sınıf kendi içinde yarışır ve sınıf birincileri belirlenir. Daha sonra dört şubenin birincileri final gününde geniş bir seyirci kitlesi önünde sahnede yarışarak dönem birincisi belirlenir.
İki yıl önce ilk defa Selin beşinci sınıftayken yarışmadan iki gece önce listeyi gösterip çalışmasına destek olmamı istediğinde ona yarışmayı unutmasını ve olabildiğince çok kelimeyi tekrar etmesi için verilen bu fırsatı kullanmasını öğütlemiştim. Bundan tam bir yıl sonra Selin altıncı sınıftayken listeyi aldığı günün ilk akşamı bana geldi ve dedi ki “Anne bu yılki Spelling Bee Yarışması için daha düzenli çalışmak istiyorum.” Ona destek vermeden önce tam olarak beklentisini öğrenmek istedim. “Finale kalmak ve gerçekten iddialı bir şekilde yarışmak istiyor musun?”. Yanıtı evetti. Biraz şeytanın avukatlığını yapmak olsa da ona birlikte elimizden geleni yapsak bile hala finale kalamama ihtimali olduğunu söylemeden işe koyulmak çok adil gelmedi ve dedim ki “Selin, ebeveynlerinden birisinin ana lisanı İngilizce olup evlerinde İngilizce konuşan ya da lisana karşı doğal bir yatkınlığı olan başka çocuklar olabilir. Sen elinden gelen çalışmayı yapsan da finalde olamayabilirsin. Bu kadar zaman ayırıp istediğin sonuca ulaşamazsan bu seni üzer mi?”. Selin kararlıkla “Ben denemek istiyorum.” dedi.
Bir hafta boyunca, her akşam düzenli bir şekilde birlikte çalıştık. Önce ona tüm kelimeleri tek tek sorarak hecelemesini istedim, daha sonra tek tek yine tüm kelimelerin anlamlarını sordum. Anlamını bilmediği bir kelime zihninde kalmayacağı için, bilmediği kelimelerin hepsinin sözlükten anlamına baktı Selin. Onları zihninde ilişkilendirmek için her biri ile ilgili cümle kurdu. Daha sonra kelime listesini 20-25 kelimelik gruplara bölerek heceleme tekrarları yaptık. Sınıf-içi yarışma gününden önceki gece ise son tekrarlarımızı yapıp geç bir saate kalmadan çalışmayı bitirdik.
Ertesi gün, her ne kadar günün telaşıyla zaman hızlı geçse de, zihnimin bir kenarında hep Selin’in ne yaptığını düşündüm. Sonunda servisle dönerken arkadaşının telefonundan aradı. “Anne sınıfın birincisi oldum, finaldeyim!”. Kocaman bir mutluluk kapladı içimi o anda. İki üç gün sonra asıl final günü geldi çattı. Fakat o da ne tarihi yanlış hatırlayıp o sabah iptal edemeyeceğim bir toplantı koymuştum. Selin’i finalde seyretmeye gidemeyecektim! Selin’le son tekrarlarımızı yaparken dedim ki “Eğer kazanamazsan bile çok şey öğrendin, hem de birlikte çok eğlendik.”
Sabah Selin okula, babası ve ben işlerimize giderken yine heyecanlı bir bekleyiş başlamıştı. Öğlene doğru beklenen telefon geldiğinde heyecanla telefonu açtım. Selin altıncı sınıflar arasındaki İngilizce kelime heceleme yarışmasının birincisi olmuştu! O an o kadar yoğun duygular içindeydim ki adeta final anında oradaydım ve yarışmayı ben kazanmıştım:-) Aslında yarışmanın final anında ne olduğu değil o ana kadar yaşadıklarımız her şeyi özel kılandı. Biliyordum ki Selin kadar İngilizcesi ileri düzeyde olan birçok çocuk vardı o yarışmada ancak Selin kazanan olmuştu çünkü içinde bulunduğum organizasyonun da değerleri olan “işbirliğimiz” (collaboration), “hırsımız”(ambition) ve “üstlendiğimiz işe karşı duyduğumuz sorumluluk” (accountability) bir şampiyon yaratmıştı!
Sonuç ne olursa olsun kazanan biz olacaktık!
Çizgi Görsel: Google Images
Merhaba. Ben Eda nın arkadaşı Zeynep Demiray’ın annesi. Zeynep’in yaşgününde bahsetmiştiniz bu yazıdan. Aklıma geldi hemen okudum. Ne kadar duygu dolu ama aynı zamanda da öğretici yazmışsınız. Bu aralar benim de iş hayatında ekibime aşılamaya çalıştığım 3 özellikle bitirmişsiniz yazıyı. Elinize sağlık. Sevgilerimle,
Hatice Kurtar Demiray