Alkışlar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hani tüm dünya mutfaklarını deneyip sonunda kendinizi annenizin köftesi ve patates kızartmasını yemek için can atarken bulursunuz ya, ya da başka renkleri, desenleri deneyip sonunda siyah elbisenizle sokağa atarsınız kendinizi. İşte Bodrum böyle bir tutku…

Sanırım geçen hafta bu bumeranglara bir yenisi eklendi. Bodrum’a her yıl gidilecek, Havva Ana’da kahvaltı yapılacak! Havva Ana ile bu yıl tanıştık. Geç bile tanıştık diyebilirim. Gökçebel Köyü’ndeki evinin bahçesinde o yıllardır konuklarını ağırlıyormuş kendi elleriyle yaptığı böreklerle, reçellerle, ekmeklerle… Burayı vazgeçilmez kılan sadece yediklerimizle sınırlı değil, Havva Ana’nın cesur yürek, girişimci ruhu da ortamı sarıp sarmalıyor. Tüm masalarla yaptığı sohbet ve o sabah içinden gelip okuduğu İstiklal Marşı dörtlüğü; “Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” İstiklal Marşı dizeleri ile bir anda küçük köy evi bahçesi alkışlarla kesiliyor. Hatta ben alkışı coşku ile başlatanlardan biriyim:-)

Bu arada aklıma geçen hafta gazetede okuduğum “Bolşoy Balesi’ndeki Alkışcılar” haberi geliyor. New York Times’dan Ellen Barry’nin haberine göre Roman Abromov önderliğindeki “Alkışcılar” grubu, Bolşoy Tiyatrosu’nun stratejik noktalarına yerleştirilip seyircilerin alkışlarını neredeyse yönetiyor. Kavgalı oldukları sanatçıların performanslarını etkileyecek şekilde yanlış alkışlama gibi intikam yolları kullanabiliyorlar. Alkışcılık geleneği 1950 ve 1960’larda Batı Avrupa’da yaygınken şimdilerde Bolşoy’da süregeliyor. Güzel bir performansı alkışlamaktan daha keyifli ne olabilir diye düşünüyorum. Sözün ötesinde bir hediye; “alkış”.

Çekirdek aile olarak oturuyoruz kahvaltıda. Havva Ana’ya hediye edilen alkışlar bitince tek tek soruyorum; “Alkışa ne zaman katılırsınız?” diye. Eşim, daha çok gülümseyerek eşlik ederim diyor, büyük kızım herkes alkışlamaya başladıktan sonra derken, küçük kızım herkesle aynı anda diyor. Bense alkışı neredeyse her zaman başlatanlardanım diyorum. Hep birlikte gülüyoruz, böyle küçük bir detayda bu kadar farklı olmamıza:-) Dumanı tüten kabaklı börekler tabaklarımıza konduğunda, gülmemiz yerini sonsuz bir gülümsemeye bırakıyor. Bir kez daha burada, Bodrum’da olduğumuz için minnet duyuyoruz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir