Bu blog postumda geçtiğimiz yıl bu vakitler Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Çekmeköy şubesinde yeni mezunlar için hazırladığım konuşmanın metnini paylaşıyorum.
Sayın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Yöneticileri ve Üyeleri, Değerli Konuklar ve siz Sevgili Mezunlar ve Öğrenciler,
Öncelikle bu özel günde beni buraya davet ettiğiniz için teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum.
Seçeceğiniz meslek ya da yol ne olursa olsun başarınızı belirleyecek olan, sizlerin olaylara nasıl yaklaştığınız, karşısınıza çıkan farklı, beklenmeyen durumları nasıl ele aldığınızdır. Bununla ilgili olarak, bugün sizlerle iki hikaye paylaşmak istiyorum. Bu hikayeler, ülkemizdeki hatta Amerika’daki askeri okullarda öğretim gören her öğrenci ile paylaşılan gerçek hikayelerdir.
Birinci hikaye bir mektupla ilgili.
1900’lü yılların başında Küba – Amerikan Savaşı sırasında, İspanya Ordusu’nu tecrit edebilmek için, General Garcia’nın ordusuna talimat göndermek gerekmişti. Amerika Birleşik Devletleri başkanı Mc Kinley, General Garcia’ya bir mektup yazdı. Mektubun süratle yerine ulaşması gerekiyordu. Garcia hakkında bilgi yoktu, neredeydi, nasıl gidilirdi, hepsi meçhuldü. Mektubu götürmesi için Teğmen Rowan görevlendirildi. Teğmen Rowan mektubu aldı, torbasına koydu, gitti, döndü, tekmilini verdi. Garcia kendisine ulaştırılan bu talimata uyacaktı.
Teğmen Rowan mektubu alınca:
* Bu Garcia da kimdir?
* Nerede bulunuyor?
* Oraya nasıl gidilir?
* Atla mı, trenle mi?
* Harcırahımı kim verecek?
* Arkadaşım Thomas ata daha iyi biner, onu gönderseniz olmaz mıydı?
* Eşim biraz rahatsız, hem bu hafta izin sırasındaydım’ demedi.
Teğmen Rowan dört gün sonra Küba kıyılarına ulaştı, ormanlara dalarak üç haftalık bir seyahati yaya olarak tamamladı, dağlarda ve ormanlarda arayarak General Garcia’yı buldu.
İşte dünyanın her yerinde, her gün, milyonlarca yöneticinin Garcia’ya gönderecek mektubu var ve bu mektubu iletecek Teğmen Rowan’lara ihtiyacı var. Siz yeni mezunlardan beklenen sadece bir dizi teorik bilgiye sahip olmanız değil; istenen, görevleri sonuçlandırma yetkinliğine de sahip olmanızdır.
İkinci hikaye ise bir yöneticiye dair. Şimdi hikayeyi bu meçhul yöneticinin ağzından dinleyelim:
Bir gün, her yönetici gibi meşgulken odama giren bir çalışan bana: “Efendim, siz birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan birisini bir üst pozisyona terfi ettirdiniz. Yaş ve kıdem bakımından aramızda hiç bir fark yok, öğrenimimiz de aynı. O benden daha yakışıklı da değil. Böyle olduğu halde beni hala terfi ettirmiyorsunuz” dedi.
Ben ise dalgınlık halinde mırıldandım. “Sokakta bir gürültü var. Duyuyor musun? Nedir acaba?”
“- Gidip sorayım efendim” diye çalışan can sıkıntısı ile cevap verdi.
Biraz sonra döndü: “- Bir kamyon yolu tıkamış efendim…”
“- Yükü neymiş?” diye sordum. “- Gidip bakayım efendim…”
Biraz sonra döndü: “- Arabanın yükü bir sürü çuval efendim.”
“- Çuvallarda ne varmış?” “- Gidip bakayım efendim.”
Biraz sonra döndü. “- Çuvallarda çimento varmış efendim…”
“- Nereye gidiyormuş bu kamyon?” “- Gidip bakayım efendim.”
Biraz sonra dönüp cevap verdi: “- ABC inşaat şirketinin merkez şantiyesine gidiyormuş efendim…”
“- Çok güzel” dedim, “Şimdi bana terfi eden arkadaşını çağırır mısın lütfen? Hani haksız yere terfi eden arkadaşın.”
Terfi eden çalışan geldi.
Ben mırıldandım: “- Sokakta birtakım gürültüler oluyor nedir acaba?” “-Gidip bakayım efendim.”
Döndüğü zaman şöyle cevap verdi:
“- Kırk çuval Portland Çimentosu yüklü araba. Çimentoların menşei New Orleans. ABC inşaat şirketinin merkez şantiyesine gidiyormuş. Uluslararası Ulaşıma ait bir kamyon, çuvalları istasyondan almış. Kamyonun lastiklerinden birisi yarı yolda patladığı için yolu tıkamış, şimdi lastiği değiştirmeye çalışıyorlar.”
Ben de bundan yirmi yıl kadar önce Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olurken birçok yeni mezun gibi ne yapacağıma dair çok da bilinçli bir kariyer yolu çizerek mezun olmamıştım, iş yaşamı benim için nasıl gideceğini bilmediğim gizemli bir başlangıçtı. Okul sırasında yaptığım projelerle bazı şirketleri görmek ve orada yapılan işlerle ilgili bilgi edinme şansım olmuştu. Mezuniyetten kısa bir süre sonra, okuldayken bir araştırma ödevi için görüştüğüm Bankanın, çalışmayı çok istediğim eğitim departmanında, iş yaşamına başlayabilmiş olmam çok iyi bir fırsat olmuştu. Seçtiğim mesleği ve çalıştığım işimi sevmem de iş yaşamı ile ilgili olumlu-olumsuz ne yaşarsan yaşayım yoluma devam etmemi sağladı.
Sizler de şu anda iş hayatına başlarken, başka bir dünyanın kapılarını aralıyorsunuz. Birçoğunuzun okulda iken stajlar veya şirketlerde projeler yaptığınızı tahmin ediyorum, bu size bir fikir vermiştir. Şu anda belki en çok odaklandığınız şeyin “işe girmek” olduğunu da tahmin ediyorum; ama inanın “işte kalmak” “işe girmek” ten çok daha fazla efor gerektirecek. İşe girmekte ya da iş için gereken bilgi ve becerileri öğrenmekte hiç birinizin çok da zorlanmayacağını düşünüyorum. İş yaşamındaki en önemli faktörler, kişinin “kendisiyle”, “karakteriyle” ilgili olanlar. Bunlar için gerçekten üzerinde düşünmeniz ve kendinizle ilgili farkındalık oluşturup stratejiler geliştirmeniz gerekiyor.
Eğitim sistemimiz içinde, en fazla ön plana çıkan, bilginin öğretilmesi ve kişiye bir meslek edindirilmesi. Bunun için birçok bilgiyi neredeyse ezberleyip birçok sınavı yüksek notlarla geçmeniz gerektiğini tahmin ediyorum. Bütün bu süreci yaşarken, karakteriniz ne derece gelişmiş, gerçek hayata ne kadar hazırsınız maalesef okullarda buna dair hiçbir şey yapılmıyor. Hala birçok üniversitede, kalabalık sınıflarda, derslerde neredeyse söz almadan mezun olanlar var. Ancak iş yaşamında gördüğüm en önemli şeylerden birisi; bir kişi “yaşama dair” ne kadar hazırlıklıysa, “iş yaşamına” da o kadar hazırlıklı oluyor. Yani “hayat başarısı”, “iş başarısını” da getiriyor. Bir süre sonra siz de göreceksiniz, sınıfın en çalışkanı bir şirketin en tepe yöneticisi olmamış olacak ya da arkadaşlarınızdan, sahip oldukları iyi işlerine rağmen, yaşamla ilgili tatminsizlik, mutsuzluk yaşayanlar çıkacak. Herşeyden önce kendinizi tanımanız, sahip olduğunuz güçlü ve zayıf yönlerinizi bilmeniz gerekiyor. Bunun için beş ayrı zekadan bahsedeceğim.
- Mantıksal Zeka
- Duygusal Zeka
- Sosyal Zeka
- Beden Zekası
- Ve Vicdani Zeka
- Mantıksal zeka: Size idealist olmayı, hayal kurmayı, geleceği tahmin etmeyi, hayatta atacağınız adımlarla ilgili strateji oluşturmayı, kendinize inanmayı, güvenmeyi sağlar.
- Sosyal Zeka: Size iş birliğine açık olmayı, güven verici olmayı, risk değerlendirmesi yapmayı, kriz yönetimi yapmayı, aktif dinleyici olmayı, çözüm odaklı karar vermeyi, başkalarının duygu ve ihtiyaçlarını, haklarını dikkate almayı ve aile bağlarını güçlendirmeyi sağlar.
- Bedensel zeka: İç disiplini, realist olmayı, hedefe kilitlenmeyi, kararlılığı, çeldiricilere ket vurmayı sağlar.
- Duygusal Zeka: Duygularını ifade edebilmeyi, kendi duygularıyla birlikte diğer insanların duygularını da anlayabilmeyi, engellere ragmen yola devam etmeyi, uzlaşmacı olmayı, yeni deneyimlere ve kendini geliştirmeye açık olmayı sağlar.
- Vicdani Zeka: İç sesi dinlemeyi, iç ve dış sorumluluk almayı, hesap verebilirliği, etik değerlere sahip olmayı, alçakgönüllü olmayı, dürüstlük ve ilkeliliği sağlar.
Lütfen iş yaşamına adım atmak üzere olduğunuz bu aşamada, sizlerle paylaştığım bu özellikler üzerinde düşünün ve bunlarda geliştirmeniz gereken yönleriniz var mı belirleyin. Sonra kendinize bir gelişim planı yapın.
Buraya gelmeden önce, bir yeni mezun neleri bilmek ister diye düşünürken bir liste yaptım. Bu listeye, neleri dahil edeceğime ise kendi deneyimlerime ve özellikle iş hayatında aldığım / gördüğüm derslere dayanarak karar verdim. Şimdi sizlere faydalı olabileceğini düşündüğüm bazı tavsiyelerimi paylaşacağım:
- İlk mezun olduğunda, insan çoğu zaman hızla para kazanmaya başlamak istemenin de verdiği telaşla, ilk işini seçiyor. Ancak bu şekildeki seçimler kalıcı olmuyor. Hiçbir şirket amacı sadece para kazanmak olan bir kişiyi uzun süre bünyesinde barındırmıyor, çünkü her zaman o işi daha çok isteyen başka bir kişi var. Bu nedenle sevmediğiniz bir işte sadece para için devam etmeyin.
- MIT’den Organizasyonel Bilimci Edgar Schein’a göre “kariyere başlangıç dönemlerindeki kariyer kararları sıklıkla, kariyer yolu hakkında doğru olmayan bilgiye dayanmakta.” Dolayısıyla, iş dünyasında birkaç yıl geçirdikten sonra yetenekleriniz, ihtiyaçlarınız ve değerleriniz hakkında daha doğru değerlendirmeler yapabilirsiniz. İlk işinizde tüm çabanıza rağmen yanlış bir kariyer ya da şirket seçimi yaparsanız bundan dolayı kendinizi suçlamayın. Bu olabilir ve pek çoğumuzun yaşadığı bir tecrübedir. Bir gün işe gitmek için kendinizi yataktan çıkmayı istemeyecek bir ruh halinde bulabilirsiniz. Önemli olan bu değerlendirmeyi yapmak ve olabildiğince hızlı bununla ilgili aksiyona geçebilmekdir. Bazı örnekler verirsem; yöneticilere koçluk yapan bir makina mühendisi, bankada bireysel bankacılık departmanında çalışan bir mimar, İngilizce Öğretmeni olup satış yapan arkadaşlarım var. Sizi ne mutlu ediyorsa o yola farkettiğiniz noktada girebilirsiniz.
- Eskiden bu kadar yaygın değildi. Şimdi Erasmus, Work & Travel derken, okul döneminde bile farklı kültürleri tanımak daha kolay hale geldi. Farklı kültürleri tanımaya devam edin, olabildiğince çok seyahat edin ve henüz başlamadıysanız mutlaka İngilizce öğrenin. Artık küreselleşmiş bir pazardayız, şirketler nerede olduğuna bakmaksızın en iyi yeteneği işe almak istiyorlar. Linkedin üzerinden size dünyanın bambaşka tarafından birisi ulaşıp bir iş fırsatı ile ilgili konuşmak isteyebiliyor.
- Ustalık çıraklık ilişkisi şimdi mentorlar ve menteeler olarak devam ediyor. İdealinizdeki hayatı yaşamış mentorlar edinin. Mentorunuz için seçici olun. Sizin destekleyebilecek ve desteklemeye vakti olacak kişi gerçekten fark yaratacaktır. Böyle bir kişi, kendisinin seviyesine gelmek için size ne yapmanız gerektiğine dair adım adım bilgi verebilir. Hatta görüşmeleriniz sonunda, idealinizdeki işin size uygun olmadığını bile farkedebilirsiniz.
- Kariyerinizdeki erken dönemde gerektiğinde riskler alın, kariyer yolunuzu değiştirmekten korkmayın. Bu yeni dünya düzenindeki ekonominin öğrettiği şey “risk almama”nın riskli olduğu. Başarılı olsanız da, olmasanız da, risk almak sizi ileriye taşır. Başarılı insanların kariyer hikayelerine baktığınızda risk almanın önemli özellikleri olduğunu ve kariyerlerindeki bu dönüm noktalarını iyi değerlendirdiklerini göreceksiniz.
- Çok okuyun. Maalesef iş yaşamında en fazla gördüğüm şeylerden birisi, okulun bitmesiyle birlikte okumayı durdurmuş iş insanlarının varlığı. Okumak size derinlik kazandırır, olayları farklı bakış açılarıyla değerlendirmenize katkıda bulunur. Bu sayede yenilikleri herkesten önce görebilir, uygulayabilir ve işinize katkıda bulunabilirsiniz.
- Size verilen çok basit bir işi bile ciddiye alın. Eğer doğru ve hatasız yapamıyorsanız, daha büyük sorumluluklar almaya aday olamazsınız.
- Laptop ve akıllı telefonunuzdan çok insanlarla zaman geçirin, ilişkilere yatırım yapın. İnsanlarla yüzyüze iletişim kurun, göz teması kurun, empati gösterin.
- İş sonuçlarınızı ölçün ve bunlardan vaka çalışmaları oluşturun. Yeni mezunların CV’leri genelde aynı gözükür. Benzer eğitim, deneyim, okul aktiviteleri. Kendinizi bir iş deneyimi içinde elde ettiğiniz “sonuçlar”la ayırt edebilirsiniz. Çalıştığınız şirkete yaptığınız sayısal katkılar, karı arttırmak, maliyetleri azaltmak gibi. Her zaman projelerinizi ölçün, aldığınız sonuçlarla ilgili kayıt tutun. Bu size ileride terfi almanızda da en fazla destek olacak şeydir.
- Kendinizi gelecekle ilgili “pozisyonlamak” için bugününüzden fedakarlık etmeye hazır olun. Arkadaşlarınız gezerken çalışmak gibi. Her istediğinize hemen şimdi kavuşmanız mümkün değil, bu nedenle gelecekte kendinizi daha iyi bir yerde görmek için bugün itibari ile sıkı bir şekilde çalışmanız gerekir.
- Bu arada bir olmazsa olmaz; “dürüstlük”. Hala iş hayatında mutlaka sahip olunması gereken bir özellik.
Sözlerimi bitirirken; Alice Harikalar Diyarında’yı okuduysanız, güzel bir cümle vardı, onu hatırlatmak istiyorum;
‘Nereye gideceğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin hiç bir önemi yoktur.” Mutlaka bir idealiniz, bir hayaliniz olsun.
Kendinize güvenin, inanın.
Yolunuz açık olsun…